18 Ağustos 2013 Pazar



YOKSUN




Karanlık sularda uzuyordu 
Sokak lambaları 
Ve uzadıkça dağılıyordu şehir. 

Haliç kıyısında 
Geceye saklanıyordu 
Balat, Feneryolu. 
Arabalar geçiyordu, 
İnsanlar geçiyordu, 
Üzerinden gün geçiyordu. 
Ben duruyordum bıraktığın yerde. 

Köhne sokaklarına dalasım geldi bir anda 
Her arnavut taşını söküp 
Tek tek fırlatmak 
Ve tek tek koparmak yıldızları. 
Arabaların önüne atılmak 
Sokak köpeklerine katılmak 
Ve dolaşmak berduş gibi.. 

Benim küfürlerimdi boşaltan, 
Sur dibinde ucuz şarap şişelerini. 

Virane binalardaki idrar kokularında 
İçimi yakmamalıydı aç çocuklar. 
Bir yumruk sıkımı tinerde 
Soluklanmamalıydı mutluluk. 
Köşe başında 
Kirli ve küçük bir el açılmamalıydı 
Ya da uzanmamalıydı kemikleri sayılı 
Sokak kedisi dizlerime. 
Dikenli tellerden ve kırık şişelerden 
Kesikti elleri yaşlı adamın. 

Ben gibi fakirmiş bu şehir de. 

Oysa tarihin tüm altınları saklıydı 
Eski kitaplarımda. 
Ve yırtık saman sarısı resimlerde 
Saçları maşayla kıvrılmıştı tüm kadınların 
Dağılmışlığıma inat. 

Hani peçesini mi çıkartsam diyorum 
Bir katibe kur yapan pembelinin. 
Ya da yere atılan oyalı bir mendille mi silsem 
Bunca çirkin makyajını şehrin. 

Bir at arabasını salıversem ya da 
Boynuzlarını taksam 
Eski bir tramwayın 
Çeker mi bugüne geçmişi. 

Ahşap cumbaya çıkmış betonlar. 
Döker mi gerçekleri... 

Her bir taşı ağlıyor sessizce 
Duyan yok... 
Ve çatlıyor taştan yüreği şehrin 
Yıkılıyor pervazları 
Bakma bayrağın dalgalandığına... 

Deniz istediği kadar mavi olsun sabah 
Kuşlar uçabildiğince özgür 
Ve arabalar 
İstedikleri kadar geçsin 
Fakirin düşlerinden 
Ezsin 
Kim duyar.... 

Üç kuruş paraya 
Sıralanıyorsa yaşlılar 
Sabahın köründe. 
Ve duruyorsa kalbi 
Ya da kapıp kaçıyorlarsa elinden 
Bir aylık yemeğini. 
Bir işten diğerine koşuyorsa dul bir kadın 
Ve filesini doldurmak için 
Borç yazdırıyorsa baba bakkala 
Bir çocuk aç kalmamak için, 
Bırakıyorsa beyaz yakasını 
Yastığının altına... 
Ve geleceğe 
“adam olmasın” diye 
kapanıyorsa üniversite kapısı 
Bir magandanın maç sonrası kurşununda 
Yıkılıyorsa ocaklar 
Ve kırılıyorsa belediye çukurunda bacak 
Ve kesiliyorsa bilezik için kol 
Ve nefsi için bir sapığın 
Kirletiliyorsa küçük bedenler 
Katık ediliyorsa mutluluklar 
Bir kilo ete ziyafet çekiyorsa yurdum insanı 
Yaşanır mı ulan bu şehirde.... 

Karanlık sularda uzuyor 
Sokak lambaları 
Ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde. 

Hele ki bir de s e n y o k s u n.... 

Arzu Altınçiçek
                  

Hiç yorum yok: